Afra Saraçoğlu ve Mert Ramazan Demir aşkı modern ünlülük kavramının trajikomik bir özeti

İşte yapım şirketinin istediği yazımda gizli... Afra Saraçoğlu, havalimanında "Özel hayatımla ilgili hiç konuşmuyorum" diyerek doğru bir sınır çizdiğini düşünürken, aslında bir senaryonun diyalogunu tekrarlıyor. Mert Ramazan Demir ise sessizliğiyle, bu senaryonun diğer başrolünü oynuyor.

11 Eki 2025 - 16:20 YAYINLANMA

Onur AKAY

Havalimanları, modern zamanların en kamusal özel alanlarıdır. Bir yandan yolcular kişisel yolculuklarının peşindedir, diğer yandan kameraların merceği ünlülüleri toplumsal bir enstantaneye dönüştürür. İşte tam da bu ikiliğin ortasında bulduk Afra Saraçoğlu'nu. Paris Moda Haftası'nın ışıltılı, uluslararası rüzgârından henüz inmiş, belki de yorgun, belki de düşünceli... 

Ancak onu bekleyen bir ilişkinin sürekli tekrar eden sorgusuydu. Ve cevap, daha fazlasını anlatmak istercesine kısa, daha fazla soruya izin vermek istercesine kesindi: "Bitti, gitti…" Bu iki kelime, aslında sadece bir ilişkinin sonunu değil, aynı zamanda bir direnişin de manifestosuydu. Saraçoğlu'nun hemen öncesinde söylediği, "Özel hayatımla ilgili hiç konuşmuyorum ama o kadar çok soruyorsunuz ki..." cümlesi, bu manifestonun gerekçesiydi.

Burada, bir bireyin mahremiyet alanını koruma çabası ile kamusal bir figür olmanın dayattığı "açıklama yapma" zorunluluğu arasındaki amansız çatışmayı görüyoruz. Afra Saraçoğlu önce Kenan İmirzalıoğlu ile başlayacak dizisi için, “Çok couple couple bir iş değil arkadaşlar, sorun olacağını sanmıyorum' diye cevap verdi. 

Bende diyorum ki, Afra Saraçoğlu ve Mert Ramazan Demir medya için mükemmel bir "golden couple"dı.

Genç, yakışıklı, başarılı...

Kameraların önünde parlayan iki yıldız. Ancak işin doğası gereği, izleyiciler ve medya, bu yıldızların sadece ışıltılı yüzlerini değil, arka plandaki gölgeleri, kırılmaları ve çatlakları da görmek istiyor. İlişkilerinin başlangıcı da, bitişi de bu nedenle kamu malı haline getirilmek isteniyor.

Toplum olarak bizler, özellikle de magazin tüketicileri, bir ilişkinin bitişini bir "son" olarak değil, yeni bir "başlangıç" olarak görürüz. Bu başlangıç, spekülasyonlar, suçlamalar, taraflı hikâyeler ve nihayetinde bir sonraki ilişkinin merakı üzerine kuruludur. Saraçoğlu, bu döngüyü kırmaya çalışıyor.

"Gitti" kelimesi, sadece ilişkinin değil, bu konu üzerine yapılacak tüm sorguların, dedikoduların ve yorumların da gitmesi gerektiğini ima ediyor.

Ancak bakın ne oldu?

Havalimanında kameralara, başarılı ve yakışıklı oyuncu Mert Ramazan Demir ile yaşadığı aşk için, "Bitti, gitti..." diyen güzel ve başarılı oyuncu Afra Saraçoğlu'nun, havalimanından direk Mert Ramazan Demir'in evine gitti. Bunu önceki yazımda yazmıştım.

Şimdi bu konuyu analiz edelim ve yapım şirketinin ne istediğini anlayalım...

Bu tablo çok derin bir hikâyeye işaret ediyor. Sanal dünyada oynanan, gerçekliği ve kurgusu birbirine karışmış bir aşk oyununa. İki oyuncu da aynı yapım firmasının iki ayrı, iddialı projesinde başrol oynayacak. Ve firma, ekranlarda izleyiciyi inandıracak bir kimya bekliyor. 

Peki, izleyici, gerçek hayatta aşk yaşayan iki oyuncunun ekranda başka biriyle aşk yaşamasına ne kadar inanır? Ya da daha vahimi, gerçek hayatta "bitmiş" bir çiftin ekrandaki aşkına ne kadar kendini kaptırabilir? İşte yapım firmasının stratejisi, bu temel sorunun üzerine inşa edilmiş gibi görünüyor.

Gerçek, kurgunun önüne geçmesin. Bu durumda Afra Saraçoğlu'nun havalimanındaki "Bitti, gitti..." açıklaması, bir ilişkinin sonunu değil, belki de bir "halkla ilişkiler protokolünü" başlatıyor. Hiç resmi olarak "Başladı" demedikleri bir ilişki için "Bitti" demek zorunda kalması, bu stratejinin ilk adımı. Sosyal medyada birbirlerini takip etmemeleri ise ikinci perde.

Peki ya sonrası? Buluşmalar, gizli görüşmeler...

Bu, stratejinin bir parçası mı, yoksa iki gencin profesyonel hayatın kurallarına isyanı mı?

Belki de ikisi birden. Belki de yapım şirketinin "resmi olarak yok" dediği ilişki, en azından özel hayatlarında gayriresmi olarak var olmaya devam ediyor. Bu tablo, modern ünlülük kavramının trajikomik bir özeti aslında. İki insanın duyguları, bir yapım şirketinin pazarlama stratejisinin, dizilerin reyting beklentisinin ve kamusal algının gölgesinde kalıyor.

Afra Saraçoğlu, havalimanında "Özel hayatımla ilgili hiç konuşmuyorum" diyerek doğru bir sınır çizdiğini düşünürken, aslında bir senaryonun diyalogunu tekrarlıyor. Mert Ramazan Demir ise sessizliğiyle, bu senaryonun diğer başrolünü oynuyor.

Peki, biz bu oyunun seyircileri olarak ne yapıyoruz?

AfRam fanları ne yapıyor?

Bu bulanık suda balık avlamaya çalışıyor. "Bitti" denilenin arkasındaki "devam ediyor" ihtimalini kovalıyor. Bu, sadece bir magazin merakı değil, aynı zamanda onlara sunulan "kurgulanmış gerçekliğe" duydukları temel bir güvensizliğin de sonucu. Medya, onlara "A" diyor, ama "B"yi gösteriyor. Onlar da "Acaba altında ne yatıyor?" diye kazmaya devam ediyor.

Afra Saraçoğlu ve Mert Ramazan Demir'in ilişkisi, artık sadece iki insanın değil, bir sektörün, algı yönetiminin ve modern aşkın karmaşasının bir simgesi haline geldi. Tüm bu stratejilere, kurallara ve kameralara rağmen, direnen gerçek bir aşk hikâyesidir.

Ekranlarda oynayacakları dizilerin fragmanları çıktığında, hepimiz onların kimyalarına bakarken, aklımızın bir köşesinde hep bu gerçek ya da kurgu aşk hikâyesi olacak. İşte yapım şirketinin istediği de tam olarak budur. Gerçek ile kurgu arasındaki o ince çizgiyi bulanıklaştırarak, hepimizi bu belirsizliğin seyircisi yapmak.

Bugün saat 18.00’de usta gazeteci Bilal Özcan’ın canlı yayınına katılıyorum. Bilal Özcan TV YouTube kanalında bunları detaylı bir şekilde konuşacağız. Sevgi ve selamlarımla…

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter:

YAZARIN DİĞER YAZILARI