İşte bestekârların Türkiye'deki değeri!
Gülü susuz seni aşksız bırakmam, seni görmem imkânsız rüyalarım olmasa, Gözyaşımda saklısın, ağlayamam ben gibi unutulmaz şarkıların bestekârı ve ses sanatçısı Zekai Tunca ile 7 Aralık 2017 tarihinde, Aydınlık Gazetesi’nin kültür sanat sayfasının manşetinde yayınlanan yazımda bir söyleşi yaptık. Tunca, sadece bestekâr olsaydım geçinemezdim dedi ve Ajda Pekkan’ın kendisi için söylediklerini ilk kez anlattı.
İşte Zekai Tunca ile o söyleşimiz:
2012 yılında TRT Müzik ekranlarından bir öneri yapmıştım. Zeki Müren’in doğum günü olan 6 Aralık tarihi ‘Türk Sanat Müziği Günü’ olarak kutlansın demiştim. Bu önerime musiki sevenler çok sahip çıktı ve kabul ettiler. Bu sene, 6. kez 6 Aralık ‘Türk Sanat Müziği Günü’ olarak kutlandı ve herkese tekrar kutlu olsun. Yarım asrı geçen sanat yaşamında, müziğimize büyük katkılar sağlayan usta sanatçı Zekai Tunca ile bir araya geldik ve bugüne özel bir söyleşi yaptık.
'Türk Sanat Müziği Günü' ile ilgili düşünceniz nedir?
Çok iyi, çok yerinde… Zeki Müren’in parıltısı ile ben bu işe girdim ve o dönemde birçok Anadolu çocuğu Türk müziğini onunla sevdi. Zeki Müren tartışılabilir ama Türk müziğinin ömrünü uzatması ve Türk müziğini bugüne taşıması tartışılamaz.
Zeki Müren’le unutamadığınız bir anınız var mı?
Şarkılarımı okudu. Sıraselviler’de bir kulüp vardı. Orada karşılaştık ve bana sıcak baktığı halde ben kenarda durmuştum.
“BÜTÜN SÜLALENİZ GEÇİNEBİLİRDİ”
Bestelerinizle çok rahatlıkla geçinebilmeniz gerektiğini düşünüyorum. Ses sanatçısı olmasaydınız ve sadece beste yapsaydınız geçinebilir miydiniz?
Hayır! Sadece bestekâr olsaydım geçinemezdim. Geleneksel Türk müziğinde beste yapıp geçinen mi var? Pop müzikte belki olabilir. Bir meslek birliği toplantısı resepsiyonunda Ajda Pekkan bana, “Zekai Bey, bu İmkânsız şarkısını Amerika’da veya Avrupa’da yapmış olsaydınız, bundan sonra hiç çalışmadan yedi ceddiniz, bütün sülaleniz geçinebilirdi” demişti. Ajda Hanım’ın bu sözleri, Avrupa’daki ölçülerle Türkiye’nin farkını anlatıyor.
BELLİ KUŞAĞI VE TEKNOLOJİYİ KAÇIRDIK!
Türk sanat müziği ve sanatçıları, günümüzde yeterli ilgiyi görüyor mu?
Şunu kabul etmek lazım, belli kuşağı kaçırdık. İnsansız hava aracı ile yapılan savaşa biz kılıç kalkanla devam ediyoruz gibi benzetebilirim. Türk müziği yapımcısının, icracısının ve bestecisinin teknolojiyi kaçırmış olduğunu düşünüyorum.
1998’de size de verilen Devlet Sanatçısı unvanı, diğer bütün sanatçılar için olduğu gibi ihtilaflı durumda sürmektedir. Bu konuda yapılması gereken nedir?
O zaman kantarın ölçüsü biraz kaçmıştı. Ben duyduğumda baş ağrısı olacak demiştim. Bu unvan tartışılır. Benimki de dahil olmak üzere tartışılır. Dünya çapında bir şeyler yapmak lazım. Ben o konuda dünya çapında olduğumu iddia etmiyorum. Bir Amerika’ya, bir Almanya’ya, bir Japonya’ya hitap ettiğimi düşünmüyorum. Dünya çapında bir piyanist, dünya çapında bir kompozitör olmak lazım…
Fazıl Say hak ediyor mu?
Evet tabii. Onun dili yok. Bizimki dil müziği. Ayrıca bunu kullananlar var. Kendini Devlet Sanatçısı olarak anons ettirenler var. Ben müdahale ediyor ve sildiriyorum. Ben tartışılan bir şeye hakkım demem.
TRT Türk sanat müziği repertuarında 23 binden fazla eser var ama bunun neredeyse 20 bini hiç okunmuyor bunun nedeni nedir?
Benim zamanımda bir şarkının 6 gün arayla, hatta bazen 21 gün arayla okunmaması kuralı vardı. Şimdi bir günde aynı şarkının 3 veya 4 kere çalındığına tanık oluyorum. Daha önceki uygulama, repertuardaki her şeyin okunması, çalınması, icra edilmesi amacına yönelikti ve bir derecede başarılı oluyordu. Ayrıca 5 şarkı repertuar önerisi verdiğimizde, 2 tanesi hiç okunmamış, çalınmamış olması gerekiyordu. Şimdi çağrıldığım programlara ise tanınmış şarkılarımın dışında şarkı kabul ettiremiyorum.
Yeni besteler var mı?
Yeni besteler var. Varlığınla yüceltirken yokluğunla ezme beni gibi sözler geliyor aklıma. Müziğini yaptığım çalışmalarda var ama bunlar nerede kullanılır, ‘İmkansız’ veya ‘Gülü Susuz Seni Aşksız Bırakmam’ şarkılarım gibi duyulur mu onu bilemiyorum.