Benim için sızlayacak mı ruhum ben biderken?

Bana kalırsa, her yaşam birbirinin aynı, tekrardan ibaret. Bir laf var ya hani: "Hayat tekerrürden ibaret."

16 Nis 2025 - 19:02 YAYINLANMA

Farkında mısın, sürekli dürtülüyoruz. Kibarcası, uyarılıyoruz. Bu yüzden zekâmız geriliyor. Zekâmız gerginleşiyor, geri geri gidiyor. Çünkü rahat düşünmemize, rahat yaşamamıza fırsat yok. Aslında çok genişleyebilir, çok sınırsız olabilirdik. Ama kurallar, kurallar, kurallar... Kurallar olmazsa kötülükler, kötülükler, kötülükler... İyilik yok edilmek için var sanki.

Hani varlıklardan falan bahsediliyor ya, doğrusu şu: Karmakarışık yaşıyoruz. Hep birbirimizi etkiliyoruz. Kaos. Geçmişten gelen birçok aşılamamış, çözümlenememiş zorluk, acı... Sanki karamelize edilmiş şeker gibi, yakılıp taşlaştırılmış.

Neden karamelize edilmiş şekere benzettim biliyor musunuz? Çünkü hep çok mutlu olduğumuzu sanıyoruz da ondan. Yine içimizin bir köşesinde o gülen, o sevgi isteyen, geçmişin düzelmesini isteyen yanımız, fark etmeden umudu istiyor. Umutlarımız çok temiz, hep iyi. Ama gerçekleşmezse bizi dürtüyor: Bir canavar, bir koyu fırtına, bir şeytan...

Kaç kişiyi bir kaşık suda boğasın geldi?

Kaç kişiye beddua ettin?

Kaç kişiden nefret ediyorsun?

Kaç kişiyle hiç işin olmaz?

Kaç kişiye gıcık oluyorsun?

Sonra birden bu duygular yer değiştirip, kaç kişiye merhamet duymayı seçiyorsun?

Yeni doğan bir bebeği karşılayan neşeli insanları hatırla... Aslında bebeği yalancı, geçici bir heyecanla karşılıyoruz. Bir düşün bak, hatırla hatta. Dokunmalara kıyılamayan kaç bebek tokatlandı, en azından cezalandırıldı, sözel şiddete uğradı?

Bebekken üzerimize eğilen, gülerek bakan, "bidi bidi" yapan mutlu sesler, mutlu gözyaşları, bakışlar... Hepsi de zorluğun pençesinde, hep bir acının içindeler. Sevdiklerini kaybetmişlerdir, dayak yemişlerdir, birileri ölmüştür yakınlarından, ekonomik sıkıntıları vardır, kıskanılmaktadırlar, kıskanmaktadırlar, hakları yenmiştir, hak yemişlerdir, olmaları gereken yerde değillerdir. Ve her ne hikmetse, her yeni bebeğe sanki bütün bunlar yokmuş gibi yaklaşırlar.

Tabii eğer yeni doğan şanslıysa... Yani bir kucağa, anne kucağına, bir aile kucağına doğuyorsa, işin o tarafı çok daha uzun. Biliyoruz hepimiz: Genetik mirasla doğuyoruz. Ataların çözemediğini çözmeye çalışmak için bu kadar yükle doğuyoruz.

Reddetme, reddedilme, göçler... Bazen bazı ilimlerde, bilimlerde, bazı insanların yaşadıkları hayatı yeniden yaşamaya geldiklerini iddia edenler var. Biz hepimiz o kadar benzer yaşıyoruz ki... Belki de bu yüzden, "biz bunları zaten yaşamıştık" diye zannediliyor.

Bana kalırsa, her yaşam birbirinin aynı, tekrardan ibaret. Bir laf var ya hani: "Hayat tekerrürden ibaret."

Ve hisler... Çoğumuz ne yaşayacağımızı az çok biliriz. Kimimiz her anı biliriz. "Nasıl yani, ben olacakları nereden biliyorum? Bu bir his midir?" diyorsanız eğer, ihtimaller arasında birkaç bakış açısı var:

"Bunu sen hissetmiyorsun aslında. Mutlaka bu hayatı daha önce yaşadın, şimdi yeniden yaşıyorsun." diyenler...

"O senin hislerin var ya, çok derin... Geleceği, ileriyi görüyorsun. Muhteşem bir beyine sahipsin." diyenler...

"Sen dünyaya ilk defa geldin galiba. Çünkü hayatı hiç bilmiyorsun. Her şeyi deneyimlemek istiyorsun ve deneyimledikçe de batıyorsun, çıkıyorsun." diyenler...

Diyenler, denilenler...

Hatta bir ilme göre, aslında bizimle beraber yaşayan birçok varlık da var. Ve o varlıkların bize yapışma ihtimalleri var. Bu yüzden, bizim kendi huylarımızın veya kişiliğimizin, karakterimizin dışında davranma olasılığımız var.

İşin aslı: "Biz kimiz?" "Ben kimim?"

Yıllardır çözülemeyen: "Nereden geldik, nereye gideceğiz?" "Bedenimi bırakabilecek miyim giderken?" "Arkamdan ağlayanlar... Ve benim için sızlayacak mı ruhum?"

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: