Mırrr’haba…

Patimin tozuyla köşe yazılarıma devam! Kulağıma çalındığına göre yazılarım çok beğenilip, pek bir ilgi görüyormuş. Doğrusu, yazan bir kedi olup sosyal ve toplumsal mesajlar verebiliyor olmanın gururuyla her gün keyif içinde mırıl mırılım.

Bu haftaki konumu, yazar olan annem Ülkü Gözen Stewart’ın beşinci romanı olan Çay Çiçeğim kitabından alıntı yaparak sahiplenilen pati evlâtların bir süre sonra “hiçbir geçeri olmayan” mazeretlerle terk edilmeleri üzerine belirledim. Kitaptan alıntılarla hem kedi, köpek tüyü kist yapar ezberini bozmak hem de terk etmeyen pati ebeveyni olabilmenin insanlığını vurgulamak istiyorum.

Romandaki asıl karakter Çiğdem iki kedisiyle yalnız yaşayan bir kadın. Onun için iki kedisi de bilinçsizce sarf edilen nankörlüğün zerresini görmediği iki bebeği. Hiçbir şey ve kişiye değişilmeyecek kadar değerliler. Ne bir evlilik sebebiyle, ne hamilelik nedeniyle, ne bir kişi, ne de bir iş için onları yarı yolda bırakacağını, onların hayatta bildiği ve güvendiği tek varlığın kendisi olduğunu, tek dünyaları olan o yuvadan başka bir dünya bilmediklerini ve harika da olsa yaşadıkları hayatın, koşulun kendi tercihleri olmadığını, onlara sormaksızın kendi kararı ile onları sokaktaki yaşamlarından alıp hayatına soktuğunu vurguluyor. Dolayısıyla sorumluluk ciddi ve büyük! İnsanlar, evlerinde baktıkları evcil hayvanlarını evlenince, hamile kalınca, başka bir eve taşınınca ya da herhangi farklı bir sebeple kolayca terk edebiliyor. Birçok insan için onlardan vazgeçmek en kolayı. Sırf evleneceği kişi sevmiyor, istemiyor diye bir çırpıda onlardan vazgeçiyor. Çiğdem, böyle bir vazgeçişin bencillik olduğunu vurguluyor. Bir kadının hamile kaldığında hemen evdeki canın gönderilmesinin ezber, sevgisiz ve vicdansız bir davranış olduğunu söylüyor. Tüylerimizin de ezbere mazeretleri oluşlarını göze sokuyor. Aşıları ve bakımı tam bir ev hayvanının tüyünden zarar gelmeyeceğini bilmeyen birçok insan olduğunu anlatıyor. “Kedi, köpek tüyü kist yapıyor” bahanelerinin arkasına saklanıp haklılık politikası uyguladıklarını belirtip, periyodik aşılarımız yaptırıldığı takdirde tüylerimiz üzerindeki parazitlerden zarar görülmeyeceğini öğretiyor. Taşınırken, biz masum varlıklar için yeni ev ya da alan uygun olmayınca en kolay yollarının hemen bırakıp gitmeleri oluşunu kınıyor. Biz canlara göre yeni ev bakabileceklerini ifade ediyor. Yarı yolda bırakmanın kalben ve vicdanen kabul edilir yanının olmadığının, bunun büyük günah olduğunun altını çiziyor. Biz patilerin duygularına tercüman oluyor. Güvenimizin, sevgimizin, hayatımızın hakkını savunuyor. Başka birine vermenin ya da sokağa bırakıp terk etmenin vebalinin ağırlığını hatırlatıyor. Tatil eğlencesi, oyuncak, mal ya da eşya olmadığımızı kafalara sokuyor.

Bunlar gerçekten önemsenmesi gereken sorumluluklar. Biz de canız. Canlıyız. Duygularımız var. Bir insan bizi sahiplendiği zaman ona sonsuz güven duyuyoruz. Bize yuva olana, kucak açana, yemeğimizi, suyumuzu verene minnet duyuyoruz. Sevmekten ve sevilmekten başka bildiğimiz ve beklediğimiz bir şey yok. Bir insanın dünyasında birçok şey varken, bizim dünyamızda insanımızdan başka hiçbir şeyimiz yok. Çeşitli bahanelerle bir anda vazgeçilen olmak bizim için büyük travma. Çok aile için yaz bitince tatille birlikte biz de bitiyoruz. Kimi bizi çöp gibi sokağa atıyor, kimi eşya imişiz gibi bir başkasına veriyor. Kimi de ya ormana ya barınağa terk ediyor ve hiç arkasına bile bakmadan öylece gidiyor. Arkalarından gözü yaşlı bakakalıp aylarca yollarını gözlüyoruz. Çoğumuz hayatta kalamıyoruz bile. Sokağa, barınağa atılmayıp bir başkasına verilmişsek de, ilk yuvamızı, anne baba bildiğimizin sesini, kokusunu arıyor, özlüyoruz. Tüm bunların vebali büyük. Allah Baba’nın buna çok kızdığına bütün kalbimle inanıyorum. Hatta birçok insanın sınav sorusu olduğumuza eminim.

Misal; annem Ülkü, babam Oğuz’la tanışınca bizden vazgeçmedi. İki kediydik, ben ve Asena. Bizimle ilgili tüm gerekli işlemleri yaptırıp Türkiye’den Amerika’ya bizimle taşındı. Üstelik uçakta kabine iki kedi alınmadığı için birimizi kargoya vermeyi kabul etmeyip iki ayrı uçakla getirdi. Oğuz bize gerçek bir baba oldu. Oğuz babamla tanışmadan birkaç yıl önce bize çirkin dediği için evliliğine üç hafta kala nişanlısını bırakmış bir kadındır annem Ülkü! Sırf bize çirkin dedi diye!

Bu yazımdaki mesajım:

1 - Bizi satın almayın, evlât edinin!

2 - Bizi terk etmeyin! Terk etmek, terk edilmek öldürür!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.