Şu üç günlük dünyada neyin derdindeyiz hepimiz?
Neyin savaşını veriyoruz?
Neyin dayatması bu?
Neyin mücadelesi?
Milyarlarca yıl geçmiş, milyarlarca insan…
Kaçını biliriz toplasan?
Kaçını anımsarız?
Öğretilenin dışında neyi öğrenmişiz kendi isteğimizle?
Öğretileni de ne kadar öğrenmişiz keza…
Toprak olup gideceğiz gidenler gibi!
Cennet var diyorlar, cehennem de…
Halbuki cenneti zaten bahşetmemiş mi yaradan…
Neden cehenneme çeviriyoruz yaşarken hayatı?
Sahi ne kadar yaşıyoruz?
Sevmeyi biliyor muyuz mesela?
Severken kırmamayı…
Bir çiçeği severken bile koparıyoruz onu dalından sırf kendi zevkimiz uğruna. Sanmayın ki yazmıyorum, anlatmıyorum, konuşmuyorum diye benim kırgınlıklarım yok. Herkesin yükü kendine ağırdır bu hayatta. Bu sebeptendir ki kırmayın, üzmeyin, incitmeyin kimseyi.
Yakmayın, yıkmayın, katletmeyin, incitmeyin doğayı, insanı, hayvanı…
Bölmeyin!
Bölüştürmeyin!
Belki de birçoğumuz seneye bugün yokuz bile bu dünyada!
Neyin garantisi var bu hayatta?
Sihirli anahtar sevgidir, empatidir, bilgidir, bilinçtir…
Çok görmeyin birbirinize sevgiyi, merhameti!
Gidenin ardından değer bilmek anlamsız…
Herkes gidecek…
Patır patır gidiyoruz zaten…
Giderken yakışır şekilde gidelim en azından.
İnsanca!
İnsana yakışırcasına…