Henüz sekiz yaşında küçücük bir kız çocuğuyken cismini görmeden ismiyle tanıdım. Pelin aşağı, Pelin yukarı! Pelin öyle, Pelin böyle! Pelin! Pelin! Pelin! Pelin! Özne Pelin ama sanki yüklem de Pelin, tümleçler de! İstisnaları ayırarak, tabii ki herkesin evlâdı kıymetli ki çok olağan! Annesi Senay için de Pelin öyle kıymetli, öyle her şey ki; Senay anlatsın, ben sabahtan akşama kadar onun Pelin’ini dinleyeyim… Dinledim de…

Senay’la 1994’den beri iyi ve yakın arkadaşız. İşte tanıştık. Bugüne dek bağımız hiç kopmadı. İşe ara verip on üç aylığına bir değişim programına katılarak Amerika’ya gidip döndüğümde arkadaşlığımıza kaldığımız yerden devam ettik. Evleri bana uzaktı, iş saatlerim dışında gidip gelmek gece yarısını buluyor diye sonradan devam edemesem de bir ara İngilizcemden dolayı Pelin’e özel ders vermemi rica etmişti.

Minnacık Pelin’i ilk o zaman görsem de sanki elimde büyümüştü de çok iyi tanıyordum. Pelin o zaman on bir, on iki yaşlarındaydı. O kadar çok anlatılmıştı ki hiç görmeden de tanırdım. Herhalde her evlât annesiyle babasının dünyasıdır ama benim arkadaşım Senay’ın Pelin’i sırf dünyası değil, ayı, güneşiydi.

Hatta Merkür’ü, Venüs’ü, Mars’ı, Jüpiter’i, Satürn’ü, Uranüs’üydü. Daha da hattası, evrendeki tüm yıldızlardı Pelin onun için!

Anneler Günü de değil, “Hayrdır inşallah? Oturmuş, allaya pullaya neden Pelin’in annesini yazıyorsun?” diye soracaksınız. Hayr, hayr, elbette hayr! Bir annenin analığı zaten anneler günü adı altında tek bir güne sıkıştırılamaz, o da ayrı bir konu! Ancak Pelin Akil Altan’ın annesini yazma ilhamımın gelişi geçen hafta aramızda geçen konuşmaların duygu selinden kaynaklı. Ah!

Evet, doğru okudunuz; o minik Pelin, herkesin takdir ve hayranlıkla izlediği başarılı oyuncu Pelin Akil Altan!

Laf lafı açtı, konu eskilere gitti. Detaylar bende kalsın; ancak çok duygulanınca bu güzel kadına o an kalbimdeki duyguları aktardım. Yetmedi, şimdi de OnurAkayMedya’da “Senayım sana söylüyorum, tüm sen gibi annelere gelsin!” misali satırlara kazıyorum. Geçen hafta aramızda konuşup da yıllar öncesine gidince Pelin’i her anlattığında nasıl da imrenerek dinlediğimi ona itiraf ettim. Kulak, anlatılanı duyuyor. Göz ise vücut dilindeki heyecanı, coşkuyu, gözlerindeki ışıltıyı, sevgiyi görüyor. Senay kızını her anlattığında gerçek sevginin tablosunu gördüm. Düşünün ki derece, o derece!

Pelin Akil Altan bugün günümüzün en iyi oyuncularından bir tanesi, öyle değil mi? Yıllardır televizyon ekranlarından, tiyatro sahnelerinden tanınan şanlı, şöhretli, genç ve çok güzel bir kadın. Arka Sıradakiler dizisinin Zehra’sı, Suskunlar dizisinin Nisan’ı, Kızılelma’nın Zeynep Gevher’i oldu. Seksenler, İnadına Yaşamak, Kurt Kanunu, Osmanlı Tokadı, Aşktan Kaçılmaz, Ne Münasebet, Çember, Ben Bu Cihana Sığmazam, Barbaroslar Akdeniz’in Kılıcı, Su ve Ateş gibi sayısız dizi ve sinema filminde, Marika’nın Serveti ve daha birçok tiyatro oyununda yer aldı. Kaç reklam filminde oynadı.

İçinde bulunduğu projeleri saymakla bitmez. Şimdi de, geçenlerde Ayşe Arman’a verdiği röportajda özür dileyerek, daha doksan üç yaşında olduğunu ifade edip “yaparız şekerim”i hayat mottomuz haline getiren, enerjisi hiç bitmeyen, Allah daha çok uzun ömür versin, hocaların hocası, büyük usta saygıdeğer Haldun Dormen’in yönettiği Senfonik Broadway’den İstanbul’a Müzikaller projesinde yer alıyor.

Pelin Akil Altan’ın ününü, başarısını, projelerini uzun uzadıya yazmama gerek yok. Kim olduğu, ne yaptığı ortada olan güzel ve duruşlu oyuncu Pelin Akil Altan’ın çizgisini hiç bozmadan zirveye tırmanış serüveninin bir de ANA adı altında perde arkası var ki köşe yazımda kaleme almadan edemedim.

Pelin bu mesleğe genç yaşta başladı. Yanında ve arkasında annesi vardı. Annesi, o daha küçükken evde oyuncu olma hayalleri kurarken “boş hayaller” demeyip kızının kararını küçümsemedi, gönlünü kırmadı. Kendine ait hayallerini dayatmayıp küçücük kızının büyük hayaline saygı gösterdi. Hayalinden gerçeğe dönüşüne dek bu yolda ona eşlik etti. Onun annesi öyle bir anne! İmrenerek ve hayranlıkla baktım. Pelin’in kaç yaş büyüğüyüm ama öyle an oldu ki, Senay bunu bilmez, Pelin’le yaşıt oldum, küçücük oldum, içimde çocuk olup arkadaşımın kızı oldum.

Kızının hayaline saygı duyan, hayali üzerine eğitimi için gece gündüz çalışıp maddi manevi kolları sıvayan, desteğini esirgemeyen, evlâdının başarılı olacağına yürekten inanan, destekle beraber koruyup kollayan, yanında duran bir ana! Çocuğunun hayalini asla alaya almayan, hayalini yermeyen, küçümsemeyen, hayaline inanan bir ana!

Pelin Akil Altan’ı tanımayan yoktur. Küçük Pelinimiz büyüdü, yetişti, çok ünlü bir oyuncu oldu. Gelgeç ya da silinen bir isim olmadı. Basamakları doğru adımlarla çıkarak yükseldi. Annesi elini hiç bırakmadı. Aile, evlâdının önünde değil yanında, arkasında durmalı. Pelin’in duruşunu takdir etsek de bu noktada asıl önce gelen annesi Senay’ın duruşudur. Yetenek, elbette lazım. Yetenekli de. Yeteneğinin yanında akıl da gerekli. Bu sektör aklı olmayana göre değil. Pelin akıllı da. Menajer de çok mühim. İyisi ile çalışmak oyuncuya, sanatçıya profesyonel destek ve katkıdır; payı göz ardı edilemez. Bir de eğitim söz konusu. Ama hepsinden önce altyapı derim! Hangi altyapı? Aile alt yapısı! Özellikle anne altyapısı; yani Senay’ın oluşturduğu altyapı! Pelin Akil Altan’ın neden bambaşka bir duruşu var? Neden kaliteli? İçinde de varmış’ı dahil etsek bile yine de nereden geliyor bu nitelikler? Annesinin yetiştirmesinden!

Onu nasıl bir anne yetiştirdi? Bu duruşun alt zeminini kim inşa etti?

Pelin Akil Altan alt yapısı, üst yapısı, yan, ön, her bir yandan yapısıyla “Yürü ya kulum!” ilerledi.

Yetenekli başka oyuncular yok mu? Var tabii. Ancak tenzih ederek, kalıcı olamayan, yok olup silinen dolu. Neden? Çünkü…

Pelin, bileğinin, eğitiminin, kabiliyetinin, duruşunun ve edebinin hakkıyla gayet de hak ettiği yerde. Yakını, uzağı olarak her türlü gurur duydum. Duydukça, gördükçe “Aferin Pelin!” dedim, “Aferin

Senay!” dedim. Analı kızlı, ikisine de kocaman aferin!

Senay’ın ağzından yazıyorum: “Çok haklısın Ülkü’cüğüm, çok yetenekli insanlar var. Duruş çok önemli. Aklı başında duruş. Yoksa sadece yetenek ya da eğitimle olmuyor. Onu götürmek; o saygıyı, o sevgiyi… Pelin’in hemen hemen çoğu setine gitmişimdir ve o setlerde ama tiyatro olsun, ama dizi seti, sinema seti, Cem Yılmaz’dan tut, yaşını başını almış ünlü tiyatro oyuncuları ‘Siz ne kadar güzel bir evlât yetiştirmişsiniz. Gönlü o kadar güzel ki.’ diye yorumlar yaptılar. İşte bana da bu yetiyor. Zaten benim için önemli olan buydu. Ayaklarının üstünde dursun ama insanca, düzgün, merhametli, şımarmadan. Tabii ki içinde de varmış. Doğru; anne faktörü çok önemli. Ustaların ustası, hocaların hocası Haldun Dormen kızıma ‘Sen ne güzel bir evlâtsın. Ne kadar güzel bir kalbin var.’ dedi. ‘Seninle çalışmak beni inanılmaz mutlu etti.’ dedi. Teşekkür etti. O kadar gurur duydum ki.”

Özel hayatına gelirsek; bu meslektekilerin çoğunun ikili ilişkileri çalkantılı, çetrefilli. Evlilikleri desek, yine tenzih ederek; çoğunluğunun yürümüyor. Pelin Akil Altan, Anıl Altan’la evli. Çok uyumlular.

Çok tatlılar. O da başarılı ve duruşlu bir oyuncu. Bir de ikiz kızları ile kedi, köpekleri var. Çok güzel bir aile oldular. Bu sektörün içinde pırıl pırıllar. Kırk bir değil, kırk bin kere maşallah.

Allah’ın bahşettiği her evlât bir hediyedir. Hediyesinin kıymetini nasıl bildiği de o ananın cennetidir. Senay’ın hediyesi Pelin’di. Senay’ın yetiştirdiği Pelin ise bugün topluma bir hediye. Şimdi Pelin de bir anne. Dünyaya getirdikleri ikiz yavruları için Pelin ve Anıl büyük şans. Böyle yetiştirilmiş evlâtlar nasıl birer anne baba olacak; tabii ki böyle ana baba! Onların dünyaya hazırladıkları çocukları için kafamda hiç soru işareti yok. Ana baba ortada! Bu çocukların göreceği terbiye de, yetiştirilecekleri biçim de soru işaretsiz! Bu beni ne mi ilgilendir? Sırf beni değil, tüm toplumu ilgilendirir! Çünkü iyi yetişmiş genç anne ve babaların hayata hazırladıkları evlâtları yarın toplum içinde var olduklarında rol modellikleri çok önemli! Onlar da büyüyüp anne baba olup insana, hayvana, doğaya sevgi ve saygı duyan bireyler yetiştirecek. Bu bir zincir halkası. Özde değil ancak sözde herkes evlâdını iyi yetiştirdiğini öne sürecektir. İyi de ne kadar iyi, nasıl iyi, kime göre iyi? İyi, üç harften ibaret olmamalı. İyi’nin derinliği, genişliği, uzunluğu, ağırlığı, uçsuz bucaksızlığı, bir sonraki kuşağa etkisi, daim olması asıl olan.

Pelin’i izleyici seviyor, ailesi, yakınları, herkes seviyor. Bir de duayen isimler var ki Pelin onların kaç yaş ve kaç kuşak küçüğü iken “Nasıl güzel bir evlât yetiştirmişsiniz…” diye o anaya övgü yağdırıp teşekkür ediyorlar. Hele ki bu sektörde böylesine genç yaşta bu duruş, bu saygı, bu terbiye tabii ki takdire şayandır. Ne mutlu Senay’a! Evlâdını özenle, sevgiyle hayata ekti, şimdi takdirini biçiyor. Darısı Pelin’le Anıl’ın başına.

Reklam yapar gibi burada sıralamayacağım bazı anların şahidi olmuşluğum var. Birçok “ona rağmen” denecek durumda Senay’ın öyle bir anne duruşu vardı ki analığına hep hayran kaldım. Pelin, sorunlu ve yorucu bir çocuk değildi. Ama çocuk yetiştirmek, ergenlik dönemlerinde dengeyi kurmak, kırmamak, dökmemek de maalesef her ana babanın harcı olamıyor. Bu özensizlik ve anlayışsızlıktan ötürü gönül yaralı sayısız evlât var. Senay tüm bu süreçleri gayet sağlıklı, gayet duruşlu göğüsledi.

Çocuğunun güvenini hiç kaybetmedi. Bir çocuk için anne ve babasına güvenmek, anne ve babasından korkmamak çok önemlidir. Senay, bu bütünü başarmış bir annedir. Onun kızı ona çok güvendi. Ondan hiç korkmadı. Korkmayınca ondan bir şey saklamasına, ona yalan söylemesine hiç gerek kalmadı.

Dolayısıyla hata da yapmadı. Hayır, Senay kızıyla hiç arkadaş olmadı. O, hep onun annesi oldu. Doğru

anneydi. Doğru bir anne doğru evlât yetiştirir, toplum içinde doğru duran bir yetişkin inşa eder; buyurun size “Şekil S” ve “Şekil P!”

Ne büyük sabır, ne büyük özveri. An geldi, Pelin “bir” ağlarken yüreği paramparça olup dağlanan, evlâdının tek gözyaşına dayanamayan bu ana “on” ağladı. Dokuzunu içinde saklı ağlayıp birini kızıyla ağladı. Kolay değildi tüm bunlar. Şahidiyim.

“Evet Senay, ben seni anladım. Hem de çok. İçini, dışını. Sen iyi bir annesin. İyi de bir anneanne.

İnsansın. Kendin gibi de iyi bir insan yetiştirdin. Ve ben seni çok seviyorum.”

Yıllar boyunca ne çok şey paylaştığım arkadaşımın kızının her ne kadar hayatında önemli bir rolüm olmuş olmasa da Pelin, benim ve hâlâ görüştüğümüz grubumuzdaki diğer arkadaşlarımızın da kızı sayılır. Pelin’in hayatında öyle önemli bir rolüm olmadı ama Senay’la çok şey paylaştık. Sırdaş gibi dertlerimizi gık demeden, sıkılmadan dinledik. Günümüzün en büyük sorunlarından biri empati yoksunluğu iken bizler empati kurabilerek birbirimizi anladık. Birbirimizi rahatlattık. Teselli ettik.

Türkiye’de çile çekmemiş ya da çektirilmemiş kadın neredeyse yok. Nitelikli, altyapılı kadınlar da olsak, biz de çile çektik. Paylaşmayı bildik. Ve güllük gülistanlık günlere kavuşulduğunda ne birbirimizi unuttuk ne paylaştıklarımızı. Günümüzün bir eksiği de vefa iken, bizde vefa hiç eksilmedi. Arkadaş nedir?

Keyifli, eğlenceli anları yaşadığın gibi dertlerini de paylaştığın kişidir. Öyleydik, öyle de kaldık.

Evet, ben Senay’la arkadaşım ama ilk gördüğüm yerde elini öpeceğim; ÇÜNKÜ BU ANNENİN ELİ ÖPÜLÜR!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.