Yıllar önce Profesyonel Turist Rehberi olarak Dünyada, Türk adlı yerleşim birimlerini araştırırken bir turizm broşüründe önce Karayip Denizindeki Grand Türk Adası sonra İtalya’daki Türk Köyüne (Comune de Moena), rastladım.

Moena; İtalya’nın kuzeydoğusu Avusturya sınırı Trento bölgesinde bulunan, 2600 nüfuslu küçük bir Türk köyü. Alp dağlarının en ücra köşesinde, günümüzde bir kayak merkezi olarak tanınan Ekonomisi büyük ölçüde turizme dayalı olan bu Köyde her yıl 19-21 Ağustos tarihleri arasında bir “Türkiye Festivali” (Festa de Turchia) düzenlenmektedir ve Türk milli kıyafetleri içerisinde, ellerinde ay yıldızlı bayraklarla sokaklara dökülürler. Osmanlı Yeniçeri Askerî Bandosu Mehter(mehteran) takımının icra ettiği Müzik eşliğinde turistlerle birlikte köylüler de eğlenirler.

KÖYÜN MEYDANINDA YENİÇERİ BÜSTÜ

Köyün meydanında ay yıldızlı kaide üzerinde bir yeniçeri büstü bulunmaktadır.

Hiç kimsenin Türkçe, bilmediği bu köyde insanlar; büstü göstererek ” O bizim atamız, biz Türk’üz, burası da bizim Türkiye’miz!” diyorlar.”

İL TURCO YENİÇERİ; EL TURCO ROMAN KAHRAMANI OLMUŞ

Eğitimci Yazar Orhan Yeniaras, İtalyanca’da İl Turco denilen Türk’ün hayat hikayesini “El Turco” adıyla belgesel bir roman olarak anlatmış.

Malûm olduğu üzere Güney Amerika'da 19 yüz yıl sonu, 20 yüz yıl başında Arjantin, Brezilya,Peru gibi ülkelere Osmanlı İmparatorluğu zamanında Lübnan ve Suriye'den bir hayli Arap,Türk, Ermeni ve Kürt göç etmiştir.Bu insanlar; "El Turco" diye tanınır.Bir Latin Amerikalı'ya sorduğunuzda burada yaşayan Araplar;Türk'tür. El Turco diye bilinen eski Arjantin Devlet Başkanı Carlos Menem de Suriye'den göç etmiş bir Ailenin torunudur. Carlos Menem; Arap kökenli olmasına rağmen Türklüğü kendisine yakıştırmıştır.

Sırası gelmişken söyleyeyim:

Suriye ve Lübnan'dan gidenlerin torunları da Hasan Rodriguez, Hüsein Hernandez, Abdülkadir Gonzalez gibi isimleri almışlardır. Kıvrak danslarıyla tanınan şarkıcı Shakira da Lübnan'dan göç etmiş Şakire isimli bir Arap'tır.

BALABAN (YIRTICI KUŞ) LAKAPLI YENİÇERİ HASAN

Orhan Yeniaras’ın El Turco romanında Yeniçeri Hasan’ın hayatı anlatılır:

II. Viyana kuşatması sonrası bir Osmanlı askeri, İtalya’da küçük bir kasabaya sığınır. Ölmek üzere olan bu Yeniçeri askeri, köylüler tarafından tedavi edilir. İyileşince de köyden bir kızla evlenir. Kasaba halkının ‘İl Turco’ adını verdiği asker, o dönem dukalığın halktan istediği haksız vergilere karşı köyü ayaklandırır ve korur. Kendini ve Türk adetlerini bu yörenin insanlarına öyle sevdirir ki ölümünden sonra bile bu Türk gelenekleri yaşatılır. İl Turco’nun asıl adı Hasan'dır. Fakat isminden çok lakabıyla anılır.

Akranlarına göre iri yarı ve mücadeleci olduğu için ona doğan ve şahingiller familyasından, avcı ve yırtıcı bir kuş olan Balaban lakabı verilmiştir.

Balaban, IV. Mehmet ve Merzifonlu Kara Mustafa zamanında yaşamış bir yeniçeridir. Sıradan bir yeniçeri olmayıp önemli başarılara imza atmış bir Osmanlı İstihbarat Subayı’dır.

Köprülü döneminde keşfedilmiş ve II. Viyana Kuşatması sırasında orduya büyük yararı dokunmuştur. Bir nevi ajanlık yapan bu Türk subayı vatanını, milletini çok sevmektedir.

BALABAN’IN TARİHİ SÖZLERİ

Birçok yabancı dil bilen Balaban, Devlet-i Âliye'ye çok yararlı hizmetlerde bulundu. Rusçadan başka Almanca ve İtalyanca da bildiğinden istihbarat toplamak için kılık değiştirerek Venedik, Viyana, Berlin ve Roma'ya defalarca girip çıkmıştı. Bu görevleri sırasında çoğunlukla rahip kılığına girerdi.

Devlet-i Âliye’nin önemli bilgiler edinmesinde rolü olan Balaban'dan dönemin Sadrazamı ve ordunun Serdar-ı Ekremi olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa bir hizmet ister.

Balaban, Viyana'da bulunan on iki Türk ajanından haber alınamadığı için oraya giderek neler olup bittiğini bir an önce öğrenip gelmelidir. O büyük bir heyecanla bu görev için çalışırken hazırlıklar da tamamlanmaktadır. Kanuni'nin fethedemediği Viyana, bu sefer kuşatılacaktır..

Ancak Sadrazam Kara Mustafa Paşa, Viyana'yı kuşatma taarruzunu ağırdan almaktadır.

Balaban bu duruma dayanamaz ve haddini aştığını bile bile şunları söyler: 'Paşam, şu anki hâl ve şartlar kaleye hemen taarruzu gerekli kılmaktadır. Ok yaydan çıkmıştır bir kere, izin verin hedefini bulsun. Omzunuza konan zafer kuşunu göremiyorsunuz. Yüz binlerce askerin ve bir o kadar da şehidin beklediği zaferi murdar etme hakkına sahip değilsiniz. Son olarak demem o ki hemen hücuma geçmezseniz Allah sizi affetse bile şehitler affetmeyecektir!'

BALABAN’IN CELLADINDAN KAÇIŞI

Bu konuşmanın elbet bir bedeli olmalıdır. Zira sıradan bir yeniçerinin sadrazamla böyle konuşması o güne kadar görülmüş bir şey değildir.

Sadrazam da bu duruma hiddetlenmiş ve Yeniçeri Ağası’na Balaban'ın kellesini vurmalarını söylemiştir. Yeniçeri Ağası ise bu konuda tıpkı Balaban gibi düşünmekte ve onun nasıl yürekli bir yiğit olduğunu bilmektedir.

Bu yüzden olsa gerek Balaban'ı cellâda götürecek neferlere teslim ederken ellerini gevşek bağlar. Bağlar ki kaçsın! Bu kaçışa Sadrazam da göz yummuştur. Paşa’nın neden Balaban'ı takip ettirmediğini, neferleri ve Yeniçeri Ağası’nı neden sorgulamadığını hiç kimse, hiçbir zaman öğrenememiştir. Belki de II. Viyana bozgunu Balaban'ı haklı çıkarmıştır.

BALABAN’I KUZU ÇOBANI MARİANA BULUR

Balaban’ı (İl Turco) Moena'lı Mariana ve kardeşi dağda kuzularını otlatırken fark ederler. Çalılıkların arasında gördükleri yabancının ölmüş olduğunu düşünürler. Daha sonra dedeleri ve köy halkı yabancıyı köye getirir, iyileşmesi için uğraşırlar.

Balaban kendine geldiğinde köy halkından olup biteni dinler. Bu küçük köyün kocaman yürekli insanları ona yardım edip iyileştirmiştir. Balaban artık gidebileceği bir yeri olmadığını bilmenin hüznüyle bu köyü kendi köyü beller.

Zamanla hem köy halkı onu benimser hem de o bu köyü. Bilgisini, görgüsünü, her şeyini onlarla paylaşır. Bu İtalyan köyünde Türklüğü yaşatır. İtalyanca bildiğinden köylüyle rahatça anlaşabilmektedir.

Gel zaman git zaman İl Turco -köylüler ona bu adı koymuştur- köyde huzurlu ve sakin bir hayat yaşarken bir gün bir olumsuzlukla karşılaşır.

Alman derebeyleri köye gelir ve haraçlarını alıp, köyü yağmalayıp giderler. Özgürlüğüne düşkün Türk buna anlam veremez ve onlara savaşmayı öğretir.

Ok ve yay yapımını, ateşli silahları velhasıl savaş tekniğiyle ilgili bildiği her şeyi öğretir. Moenalılar ona minnettardır. Çünkü özgürlük ve kahramanlık kavramlarını o benimsetmiştir onlara.

Moena’ya barış, huzur ve bolluk götüren soydaşımız, yani El Turco kendisini kurtaran Mariana ile evlenir ve ömrünün sonuna kadar bu şirin köyde yaşar. O günden bugüne Moena köyü La Turchia ya da Rione Turchia olarak anılmaktadır.

MOENA TÜRK FESTİVALİ

Moena halkı, Türk gelenek ve göreneklerine bağlı. Ağustos ayında düzenlenen Türk festivali düzenleniyor. Festival kapsamında hemen her evin penceresinden Türk bayrakları sarkıtılıyor, kasaba erkekleri bıyık bırakıyor, festival dönemi boyunca Türk yemekleri pişiyor.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.