Babam İlhan Özay’ın bir yazısı ile başlamak istiyorum.
Can yoldaşımız, aşkımız, babamız ışık olmaya devam ediyorsun.
“Başta İngiltere ve ikiz kardeşi ABD, Orta-Doğu'ya yeni bir dizayn veriyor. Bu yeni "vizyon" 2. Paylaşım Savaşı sonrasında oluşturulan coğrafi, etnik ve dinsel temadan oldukça farklı, ama, özü itibariyle hiç de kalıcı olmayan, ancak, Orta-Doğu'nun veri doğal kaynaklarının emperyalistler tarafından çok daha fazlasıyla sömürüldüğü ve tekelleşmenin daha da artacağı bir dönemi içerecektir.
Orta-Doğu çemberinde oluşturulmaya çalışılan bu yeni vizyon, değil Orta-Doğu'ya, dünyaya "barışı" getirmeyeceği gibi, emperyalistler arası çatışmaları ve onların kışkırtmaları sonucu oluşacak olan "bölgesel savaşları" daha da tırmandıracaktır.
Gelişmelere, yaşayarak tanık olacağız. Ancak, "tarihin tanığı" olmaktan öte, "tarihi değiştirici" bir rol üstlenmek istiyorsak ki öyle olmalı... İradi bir bilinç, sorumluluk ve görev anlayışıyla "faşizme karşı ortak cephede" birleşmeli ve örgütlenmeliyiz.
Bu görev ve sorumluk hepimizi ilgilendiren ve bağlayan, yaşamsal bir olgudur. Ya emperyalizmin ve direksiyonerlerinin egemenliğine boyun eğilecektir... Ya da demokratik bir halk devriminin önünü açıcı tavır sergilenecektir. Üçüncü bir olasılık yoktur. Faşizm, kendinden olmayan ve hatta kendinden olup da zaman içinde ters düştüğü herkesin düşmanıdır. Faşizm, sermayenin en kanlı saldırganıdır ve emeğin, emekçinin, özgürlüklerin ve sevdanın düşmanıdır...” (İlhan Özay)
ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLER ÇOK DAHA ACI GÜNLERE GEBE!
Yıl 2018!
Annemle İtalya’dayken…
İtalya Komünist Partisi, o dönemde İsrail’in bugün yaptığı gibi Filistin’e yapmış olduğu insanlık dışı eylemlerini Milano sokaklarında protesto ediyordu ve annemle ben de protestolara destek vermiştik.
Ben çocuktum İsrail askerleri bir baba ile oğlunu yine insanlık dışı katletmiş ve bu görüntüler o dönem tek kanal olan TRT’de yayınlanmıştı ve ben o küçük çocuğun korku dolu bakışlarını, gözyaşlarını hayatım boyu hiç unutmadım! Ben hayatım boyu ezilen halkların yanında duruş sergilemişimdir. Düşüncelerimi de savunmaktan geri adım atmamışımdır!
İsrailli olup savaş karşıtı olan da çokça arkadaşım vardır…
2000’li yılların başlarında İsrail’in en büyük gazetelerinden biri olan Maariv Online Gazetesi'ne vermiş olduğum röportajda muhabire aynen şu cümleyi kurmuşumdur.
“Sizler Hitler döneminde korkunç katliamları yaşamış insanlar olarak, nasıl olur da Filistin halkına yıllardır bu baskı ve zulmü uygularsınız?
“Buna nasıl göz yumarsınız?
Ve bu sözlerim gazetede de aynı şekilde yayınlanmıştır. Gelinen noktada BOP projesinin hızla hayata geçirildiği aşikâr!
Yüzyıllardır yaşadığımız bu dünya ne savaşlar, ne zulümler, ne katliamlara tanık olmuş, ne büyük acılarla yoğrulmuş insanoğlu. İnsanın insana yaptığını başka hiçbir şey, hiç kimse yapmamıştır keza!
Ve ne acıdır ki yüzyıllar önce ne ise bugün de aynı haksızlıklar, aynı zulümler, aynı hainlikler!
Babacığım hep der: “İnsanlık daha evrimini tamamlamadı” diye…
Ne kadar da haklı…
Ne biz ne bizden sonraki kuşaklar ne acıdır ki insancıl ve barışçıl bir yaşama asla ulaşamayacak.
Elbet bir gün!
Elbet bir gün insanlık tamamlayacaktır evrimini ve tüm halklar kardeşçe yaşayacaktır. Faşizm ve emperyalizm tarihin tozlu sayfalarına gömülecektir elbet.
Silahlar gömülecektir elbet toprağa!
O güne dek filler tepinecek, çimler ezilecek ve afkuracak birileri. Ama o afkuranlar da elbet bir gün ölecek…
İSRAİL ÜRÜNLERİNİ ALMA, GİYME, YEME, İÇME, BOYKOT ET TÜRKİYE!
Bu bir savaş değil!
Bunun adı katliam!
Zaten yıllardır istedikleri şey İsrail’i büyütmek!
Unutma ki İsrail 1948 yılında kurulmuş bir devlettir. Sen büyük Türkiye Cumhuriyeti devletisin.
Bizlere yedirip içirdikleri şeyler de asla masum değil. Çiftçimize baskıyla ektirilen İsrail tohumları da asla masum değil.
Orada topla, tüfekle bir halkı katlederlerken burada da hiç de masum olmayan ürünlerle bizleri yavaş yavaş hasta ediyorlar. Topraklarını da satma! Tekrar ediyorum sen büyük Türkiye Cumhuriyeti devletisin! Ecdadın binlerce yıldır savaşmış, mücadele etmiş, korkmamış! Mete Han’dan Sultan Alp Arslan’a, Fatih Sultan Mehmet’ten, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e!
Boykot et!
Unutmayın ki asıl güç halktadır!
Cesaretinizi ecdadınızdan alın!
BUNLARI NASIL ANLATAYIM KÜFÜRSÜZ!
Netanyahu denen metan gazı demiş ki: “Hastaneye biz saldırmadık, teröristler saldırdı!”
İsrail ordusu sözcüsü de demiş ki: “Biz hastaneye direkt saldırmadık, sadece garajına bomba attık.”
Siz bizim aklımızla, zekâmızla mı oynuyorsunuz?
Yahu bunları nasıl anlatayım küfürsüz!
Siz ne yiyip ne içiyorsunuz?
Dünyayı bütün bu müptezeller yönetiyor!
Yahu nasıl bir döneme denk geldik!
Biz öldük de cehenneme mi düştük arkadaş!
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALSIN!
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı sebebiyle düzenlenen Atatürk’ün 125 sivil ve askeri kıyafetinden oluşan serginin açılışı muhteşem bir etkinlikle gerçekleşti.
Ne büyük bir şanstır ki Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına denk gelmiş olmak. Bir 100 yıl sonra da bizden sonraki kuşaklar umarım Cumhuriyetimize sahip çıkarlar da o zaman da coşkuyla kutlarlar Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu!
Bu anlamlı organizasyonun kahramanı Yenişehir muhtarı değerli dostum Mustafa Arı ve ekibini yürekten kutluyorum. Büyük destekleriyle yanımızda olan Nova Arsa ve tüm katkı sağlayan kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyorum.
Ayrıca bu şahane kostümleri birebir tasarlayan kıymetli üstadım Hüseyin Özkan’a da emekleri için sonsuz teşekkürler.
Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk!
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti ve İlelebet payidar kalsın Atamızın açtığı yolda!
TEŞEKKÜRLER BÜYÜK BAŞKAN YILMAZ BÜYÜKERŞEN!
Türkiye’nin gururu bir şehir Eskişehir’imiz. Gez gez doyamıyorsunuz. Fotoğrafları seçerken bile zorlanıyorsunuz onu mu koyayım, bunu mu paylaşayım diye.
Porsuk Çayı’nda gondol sefası mı dersiniz?
Kentpark’ta doğa içinde yürüyüş keyfi mi?
Müzeleri, heykelleri, kütüphaneleri mi?
Hangi birini yazsam, hangi görseli yayınlasam?
Tek diyeceğim şudur ki benim canım ağabeyim Yılmaz Büyükerşen, ülkemizin gururu bir belediye başkanı…
Müthiş projeler hayata geçirmiş. Eskişehir tam da yaşanacak bir şehir. Yılmaz Ağabeyin görevden gitmesi büyük kayıp olur bence. Muhakkak bir hafta sonunuzu Eskişehir’imizin güzelliklerine ayırın. İnanın Türkiye’de bir küçük Avrupa…
Doyamazsınız!
Eskişehir’deki Balmumu Heykelleri Müzesi’ni görmediyseniz de muhakkak ziyaret edin derim. Değerli büyüğüm, Eskişehir’in efsane belediye başkanı saygıdeğer Yılmaz Büyükerşen‘in elleriyle yapmış olduğu balmumu heykellerini yakından görünce gerçeğiyle ayırt etmek zor.
Kimler kimler yok ki müzede…
Selçuklu’dan Osmanlı’ya ve Cumhuriyet tarihimize değin tüm önemli liderler, komutanlar, sanatçılar, doktorlar, gazeteciler bu müzede.
Ben daha önce Yılmaz Ağabeyimle birlikte gezmiştim ve hikâyesini dinledikçe, emeğin ona ait olduğunu öğrendikçe daha da hayran kalmıştım.
Tekrar ziyaret ettim ve bazı eklemeler yapıldığını gördüm. Çok gururlandığım bir müzedir Balmumu Müzesi. Beni mutlu eden şeylerden biri de vatansever, Cumhuriyetçi, Atatürkçü sanatçılarımızın heykellerinin de orada yerini alması.
Ne büyük bir onur…
Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünde başta önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve yitirdiğimiz tüm Cumhuriyet ve Atatürk sevdalısı kıymetli sanatçılarımızı saygı ve sevgiyle anıyor, yaşayan değerlerimize de nice sağlıklı ve Cumhuriyet yolunda aydınlık yıllar diliyorum.
İlhan Özay: “Faşist-diktatoryal sistemler, hangi coğrafyada olursa olsun, öncelikle, halk üstünde kullanabilecekleri ‘sansasyonel olaylar ve yapmacık kahramanlar’ yaratırlar.”
Babacığım, büyük ustam İlhan Özay ‘dan muhteşem bir şiirle bitirelim:
Şimdi, biz;
Hangi kuyruklu yıldızı yeniden adlandıracak,
Hangi meteor yağmurlarını bekleyeceğiz...
Zaman,
Gece yarısını geçmekte
Ve
Ay sarkacına takılı kalmış bütün isyanlar...
Dicle, yine asi...
Fırat da öyle
Zap suyu da...
Bir sürmene çakısında oyalanıyor kanaviçe
Bir peştemal tutarı fındık bahçeleri
Zigana karlar altında...
Hindikuş dağları da öyle...
Pamir yaylasında keçiler...
Tibet'te ayine oturmuş rahipler...
Zangoç, çana vurmamış henüz.
Artık Notre Dame'ın Kamburu yok.
Tarihsizlik üstüne yazılıyor tarih.
Bütün vakanüistler tedirgin,
Elleri, çalakelam kağıtlar üstünde.
İlk insansıdan bu yana,
İnsanlık tarihinin bebesi doğmamış henüz.
Vakitlerden, gece yarısını biraz geçe.
Turnalar
Kırlangıçlar
Ve
Leylekler
Göç hazırlığındalar.
Göçerler, yayla yollarına... Çoktan vurmuşlar kendilerini...
Bir karış dışarda dilleri köpeklerin.
Hava ayaz. Keskin. Bulanık ve umutkar...
Gecenin serini,
Mahmurluğunu gideriyor seherde
Ve
Göçerlerin dillerinde uzun yol türküleri...
Vurgusuz. Çalgısız. Düpedüz...
Ama, sevdalı.
Şimdi,
Toroslardan aşağı bir geyik seyirtir...
Bir kurt ulur, yüzü aya dönük. Gözleri kapalı.
Bir sevdalı oğlanla, bir yeni yetme kız buluşur
Andızların köşesinde... Ay susar. Yıldızlar susar
Ve
Azgınlaşır deniz.
Vakit, geceyi biraz geçedir.
Yürek debreşir,
Hava bulanır,
Kopar fırtına derinden...
Şimal rüzgarı... Kuzeyin en kuzeyinden hareketlenir...
(İlhan Özay - Darmaduman Kitabından)