Sevgili arkadaşım, Nevres Pfister'in evinin o muhteşem manzarası, bana çok güzel şarkı sözleri yazdırdı. Penceremin önünden geçen flamingolar, martılar, bir de bahçedeki kayısı ağacı ilham kaynağım oldu. Çicekleri açarken sevinir, solarken üzülürdüm. Bunu bilen Nevres Pfister, kayısı çiçekleri dökülmeye başlayınca salondaki duvara dallarında çicekler açan kayısı ağacı çizmiş. "Artık kayısı ağacındaki çiçeklerin hiç solmayacak." dedi. Bu tavrı beni çok duygulandırmıştı. "Keşke" dedim, "Erkek olsaydın."
Kaşlarını çattı, "Erkek olmayı asla istemem."
"Neden?" dedim.
"Kadın olmak üstünlüktür." dedi. Gerçekten üstün bir kadındır o. Kadın olmanın üstünlük olduğunu ondan öğrendim. Daha pek çok şey kattı hayatıma. Buruk aşkları, insan ruhundaki iç savaşları ve fırtınaları usta bir romancı kimliğiyle yazması ben de daima hayranlık uyandırmıştır. O, ele avuca sığmaz, çocuksu ve büyük hayat tecrübesi, hikayesi, ütopyası olan bir yazar. Bu nedenle, şarkı sözlerimin pek çoğunda bana ilham kaynağı oldu. Her şey yolunda giderken, rutin kontrollerim için gittiğim doktor akçiğer kanseri tanısı koydu. Hastalığımın ilerlemiş olduğunu 4 ya da 5 aylık ömrüm kaldığını söyledi. Bunları duyunca yıkıldım. Doğruca Nevres Pfister'in evine gittim. Durumu anlattım. Panik yapmadan, korku belirtisi göstermeden dinledi beni. Problemlerin, acıların karşısında böyle bir soğuk kanlılığı vardır. "Mademki, 4 - 5 aylık ömrün kaldı, vur patlasın çal oynasın. Aşk isyorsan hay hay! Dağa tırmanmak istiyorsan gidelim. Ne istersen onu yapalım." dedi. "İsviçre'ye gidelim" dedim. Gittik, nehir kenarında gezdikten sonra kafeye oturduk. Ertesi günü, 14 şubat sevgililer günü. Ölüm geldi aklıma, ailem geldi. Karşımda oturan arkadaşım Nevres'i bir daha göremiyeceğimi düşündüm. Bir sevgilim, bir de sen, bir kaç yıllık ta ömrüm olsa diye söylendim. Arkamızda oturan Türk erkeği bizim konuşmalarımızı, Nevres'e okuduğum şiirleri dinliyormuş. Üzür dileyerek masamıza yaklaştı, "İstemiyerek konuşmalarınıza kulak misafir oldum. Çok güzel şiir okuyan bir kadın, sevgilim yok diye üzülmesin. İsterseniz ben sevgiliniz olurum," dedi ve kendini tanıttı. Öleceğim için üzüldüğümü ona söylememem için Nevres, kaş göz işareti yaptı. Adam beni sevgililer gününde yemeğe davet etti. Nevres Pfister, eşi Toni ile beraber lüks bir restorana gittik. Kibar ve şık giyimli insanlarla doluydu restoran. Yemeğe henüz yeni başlamıştık. Telefonum çaldı. Türkiye'den hastaneden arıyorlardı. Bana konulan teşhiste isim hatası olmuş. Ölecek olan hasta ben değilmişim. Bunu duyan Nevres Pfister, telefonundan dans müziği indirdi. Masadan kalktı, oynamaya başladı. Garson kibarca uyardı. Nevres durmuyor, çılgınca dans ediyordu. Masadakiler, şampanya meyve gönderiyorlar, alkışlıyorlardı. Toni, ayağa kalktı. Beni kastederek hanım efendi söz yazarı ve doktorlar çok yakında öleceğini söylediler, dans eden hanım benim eşim. O çılgın bir yazar. Dünyanın en zor işi yazarla evli olmak ve bir yazarı dizginlemek... Biraz önce hastaneden telefon geldi, isim yanlışlığı olmuş, söz yazarı Hanımefendi ölmeyecekmiş. Eşim bu yüzden çoşkulu, sevinince dans eder. Taşkınlığımız için özür dileriz." dedi. Bunun üzerine insanlar, bizi alkışlıyorlardı.
Şahane kadın, Nevres Pfister ile daha nice anılarım var...
Cok guzel bir yazi olmus. Okurken hem duygulandim hem cok mutlu oldum. Kaleminize saglik. Nevres hanimin kitaplarini daha once okumustum. Cok basarili bir yazardir.