Bana göre İstanbul'un tek simgesi var: Boğaziçi. Her zaman yerinde, her zaman gizemli...
Yine bana göre, o gizemli simgeyi kendi içinde iki canlı ile iki ağaç temsil ediyor.
Birincisi sessiz sakin, "Ben her zaman buradayım!" diyen selvi ağacı.
İkinci sembol ağaç ise daha hareketli, daha canlı, daha renkli, erguvan ağacı...
Baharın gelişini adeta müjdeleyen erguvan ağacının ilginç bir tarihi var.
Türkiye'de Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde Erguvan'dan ve Erguvan cemiyetlerinden söz edilir.
Her yıl tekrarlanan Erguvan festivalleri, Anadolu'da yüzyıllarca süregelmiştir.
Türkçenin en tanınmış şairlerinden Attila İlhan da şiirlerinde Erguvan ağacını yazmıştır.
Oysa batıda erguvan ağacının daha farklı bir algılaması bulunmakta. Hristiyan dünyasında bambaşka bir olayı sembolize etmekte.
Son yazımızda 'Paskalya'nın Şifreleri' konusunu işlemiştim. Okurlardan büyük ilgi gördü.
Bu sefer erguvan ağacı üzerinden Paskalya'ya giden olayları aktarmak istiyorum.
Romalıların Başkenti Kudüs'ün Judaica Bölge Valisi, İsa'nın popüler olmasından rahatsızdır. Aynı şekilde bölgenin önde gelen Yahudi din alimleri de İsa'nın dini konularda farklı yorumlarını hoş görmezler.
İsa 12 havarisi ile toplantılar yapar. Halkın arasına girer ve mucizeler gösterir.
12 havariden biri olan Judas = Yehuda, Romalılarla anlaşır. 12 havarinin arasında liderliği kamufle olan İsa'yı para karşılığı gammazlar.
Yehuda, Romalı askerlerin huzurunda "Rabbi = Haham Efendi" diyerek İsa'yı öper ve İsa'yı işaret eder.
Kimine göre 30, kimine göre de 50 akçe istihbarat parası almıştır. Üzerinde tartışma olamayan gerçek ise her 4 İncil'de belirtildiği gibi İsa'yı ele verenin Yehuda olmasıdır.
Hristiyanların bu kızgınlığın tarihte örnekleri çok. Örneğin, Rus edebiyatına ait dev eserlerde irdelenmiştir.
Hristiyan Kazakların Yahudi yerleşimlerini at sırtında basıp yakıp yıkmalarının altında da Yahudi düşmanlığı yatar. İsa'nın ölümüne sebep olmak...
İsa sonunda tutuklanıp çarmıha gerilir ve ölür. Sonradan dirilip tüm insanlığın kurtuluş kaynağı olur. Yehuda'yı bu dirilişi tetikleyen kişi olarak gösterenler de bulunmakta. Bu da konunun başka yönü...
Gelelim canlı renkleriyle baharın müjdecisi erguvan ağacına.
Yehuda'nın İsa'yı sattığı ortaya çıkınca; Yehuda, bir versiyona göre kendisini Erguvan ağacına asıp intihar eder. Diğer versiyona göre de utancından kızarıp bozarır, mosmor olur ve suratı Yehuda ağacının renklerine dönüşür.
Benim tercihim ikinci yorum. Yehuda'nın yüz kızartıcı suç işlemiş olması.
İşte değerli okur, batıda Yehuda ağacının isminin öyküsü böyle.
Yehuda'nın dava arkadaşını satması iki bin küsur sene geride kaldı. Yaptığı hareket bir ağacın isminde sembol oldu ve her baharda, her Paskalya'da bize Erguvan = Yehuda ağacı olarak ihanetin rengini çiziyor.
Tamam kabulüm. İki bin küsur senedir bu devridaim sürüp gidiyor. Anlayana İhaneti hatırlatılıyor.
Peki ya içimizdeki Yehudalar?
Üç beş akçeye dava arkadaşlarını satanlar. Peki ya onlara ne demeli?
Onlara da illaki bir ağaç ismi bulmak zorunda mıyız?
Yoksa alayına üreysel terim olarak "odun" mu desek.
Ne dersiniz?
Oduna hakaret olur bence