Enkazdan çıkarılan her canlı için enkaz, bebeğini doğuran bir ana gibi sanki. Her nefes alana tekbirlerle, alkışlarla gözyaşı dökerken her cansız bedene susmayan ağıtlar.
Günlerce birçok canlıyı sakladı içinin bazı köşelerinde enkaz. Ama soğuk ah o soğuk! Korku ah o korku! Duvarların altında kalışlar, çabucak akıp geçen zaman.
Kışın, karın en bastırdığı zaman bir yandan, ulaşım zorluğu bir yandan, tahmin edilemez büyüklükte bir alanı kaplayan, çok büyük şiddette bir deprem.
Türkiye uyuyordu, oraları uyuyordu. Rahat yataklarda, sıcacık çocuklarıyla, aileleriyle… Elbette insanız biz. Büyüklerimiz bize güvenmeyi öğrettiler, hayata güvenmeyi öğrettiler. Güzel dualarla büyüttüler. Yaradana güvenmeyi öğrettiler, bu yüzden beklemiyoruz böyle acımasız olacağını yer kürenin. İnsana da güveniyoruz, sağlam olduğuna inanıyoruz, desteklerin çabucak ulaşacağına inanıyoruz. Hele söz konusu BENLİK ise her türlü iyiliği hak ettiğimize inanıyoruz. Ama uzaktan davulun sesi tınnnn!
Biz kendi adımıza da yeterince önlem almıyoruz pek çoğumuz, deprem ülkesinde depreme dayanıklı konutlarımız olmadığını biliyoruz artık. Bunu bile bile deprem çantamız yok, deprem yatağımız yok.
Çünkü unutuyoruz, çünkü böyle afetleri var oluşumuza yakıştırmıyoruz. Biliyoruz, duyuyoruz, görüyoruz ama kendimize kondurmuyoruz, yakınlarımıza kondurmuyoruz. Haklıyız, biz duygusal olarak haklıyız, ama aklı kullanmamak, mantıklı davranamamak, tedbir almama konusunda haksızız. Gönüllü oralara gitmediğimiz için haksızız.
Geçmiş olsun Türkiye’m!